Yakup Kadri ismini ilk defa çocukluğumda eski bir kitabın kapağında görmüştüm. Yıllar sonra Süleyman Ragıp ağabeyimin tavsiyesiyle, özellikle üslubunu anlamak açısından Yaban isimli kitabını okudum. Bu kitap, Milli Mücadele döneminde bir köyün durumunu konu alıyor. Roman olarak kurgulanmış olsa da okunduğunda sanki yaşanmış bir olay zannına sebep oluyor, baştan söyleyeyim.
Yaban ilk olarak 1932 yılında bir defa basılıyor. On sene sonra Remzi Kitabevi tarafından basılmaya devam ediyor ve tam 9 baskı yapılıyor. 1977 yılında ise Birikim Yayınları tarafından basılmaya devam ediyor ve 5 baskı yapılıyor. Nihayet 1983’te İletişim Yayınları kitabı basmaya başlıyor ve 2014 yılına kadar tam 71 baskı yapılıyor. Bu rakamlardan görüldüğü üzere esere ilgi büyük.
Yaban Anlatılmaz, Okunur
Yaban anlatılmaz, okunur cinsten bir kitap. Hakkında ne söylenirse söylensin, kitabı tarif etmeye gerçekten yetmez. Özellikle üslubu, Türkçe’sinin berraklığı, betimlemelerinin dört dörtlüklüğü kitabı hem anlaşılır hem de akıcı kılıyor. Kurgusunun da gerçekçilik anlayışının zirvesinde yazılmış olması, Yaban’ı tarifi mümkün olmayan bir eser konumuna getiriyor. Elbette dönemin malum durumundan mütevellit, aydın bir bakış açısıyla köye, köylülere ve onların yaşantılarına değinmek, belki bazı noktaların gözden kaçmasına sebep olmuş olabilir. Mesela köylü çok ağır bir şekilde eleştirilmiş. Özellikle köylülerin çok cahil, ana karakterin ise köylüler tarafından “yaban”olarak görülecek kadar “aydın” olması, bence biraz abartılı bir durum. Hep bahsettiğimiz Anadolu İrfanı, acaba o dönemlerde hep gözardı mı edilmiş?
Her halükarda Yaban, mutlaka okunması gereken bir kitap. Her okuyan kişi için eminim bambaşka etkiler oluşturup farklı yorumlar doğuracaktır. Üstelik Yakup Kadri bu kitabın devamı niteliğinde sayılabilecek, Ankara isimli bir kitap daha yazmış. Bunda da Yaban’da ortaya koyduğu sorunlara ve çöküşe çözümler sunuyormuş.
Yaban’da köylünün yukarıda bahsettiğimiz “cahil” kalması hakkında şu ifadeler yer alıyor:
“Bunun nedeni, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kütlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.
Anadolu halkının bir ruhu vardı. Nüfus edemedin. Bir kafası vardı aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı, işletemedin. Onu hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabi ayaklarına batacak. İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir.”
YABAN
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yayınevi: İletişim Yayınları
Web Sitesi: iletisim.com.tr
ARKA KAPAK METNİ
Kendi dönemi içindeki gerçekçilik anlayışına uygun olarak yazılmış olan Yaban’da Yakup Kadri, I. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı’nın sonuna kadar olan sürede bir Anadolu köyünde, köylüleri, köyün durumunu, Milli Mücadeleye ilişkin tavırlarını bir aydının gözüyle verir. Yaban için “bu eser benliğimin çok derinliklerinden adeta kendi kendine sökülüp, koparak gelmiş bir şeydir” diyen yazar, bu romanda ortaya koyduğu birçok soruna daha sonra yazacağı Ankara’da cevap bulmaya çalışacaktır.