Hagop Baronyan’ın “İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti” adlı eseri, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki İstanbul’u, özellikle de Ermeni toplumunun yaşadığı mahalleleri canlı ve mizahi bir dille tasvir eden önemli bir eserdir. Kitabın adında “gezinti” ifadesinin olması bir gezi rehberi olduğunu düşündürmesin, okuyucuyu dönemin toplumsal, kültürel ve siyasi atmosferine götürmesinden mütevellit bir gezintiye çıkarıyor denilebilir.

Baronyan, Beykoz’dan Bakırköy’e, Kuzguncuk’tan Yeniköy’e tam 34 farklı mahalleden bahsediyor. Ansiklopedik bir anlatımdan ziyade her mahallenin kendine özgü karakterini, sakinlerinin hayat tarzlarını, geleneklerini ve sorunlarını detaylı bir şekilde aktarıyor. Sokaklardaki günlük yaşam, esnafın telaşı, kahvehanelerdeki sohbetler, kilisedeki törenler ve evlerdeki aile hayatı gibi detaylar, okuyucuyu o dönemin İstanbul’una götürecek kadar doyurucu işlenmiş.

Baronyan elbette ki Ermeni olmasından ötür, özellikle Ermeni toplumunun içindeki çelişkileri, zengin-fakir ayrımını, kilisenin etkisini ve toplumun ileri gelenlerinin duyarsızlığını eseri boyunca her fırsatta eleştiriyor. Ermeni aydınlarının ve din adamlarının toplum sorunlarına karşı ilgisizliği, yozlaşmış gelenekler ve batıl inançlar, Baronyan’ın keskin mizahının kılıcından geçiyor.

Baronyan’ın hicivleri gerçekten çok kaliteli. Okurken hem eğlendiriyor hem de dönemin sorunlarının net olarak anlaşılmasını sağlıyor. Karakterlerin tiplemeleri, diyaloglardaki ironi ve olayların komik anlatımı bir sonraki mahallede neler olacağına dair merak da uyandırıyor doğrusu.

Döneme ilgi duyanların özellikle faydalanabileceği birçok detayın bulunduğu bu kitabı tavsiye ederim. İstanbul’da yaşayan herkes de mutlaka okumalı, hem eğlendirici hem de düşündürücü…

Kitaptaki “Kandilli” bölümü şöyledir:

KANDİLLİ

İşte ne ne kolera girmiş ne de moda olan bir köy.

Yirmi beş Ermeni hane var.

Bay Apraham Ayvazyan birkaç yıl önce para toplayarak okul kurmayı başardı. Orada çocuklar ilkel sistemlerle öğretim görür. Söylemek gereksiz olur, mahallenin çocukları ya büyümez veya ağaların fakirlikten öğretmenlere maaş ödeyecek güçleri yok. Biliyoruz ki bu okuldaki öğrenciler yılda birkaç kez börek yer ama bilmiyoruz yılda kaç kez dayak yer.

Köyümün halkı genellikle kayıkçıdır, kiliseye devamlı giderler, meyhaneye hiç gitmezler.

Bu köyde, Ermenistan’daki açlara yardım amacıyla 30 lira toplanması eleştirilere sebep olabilir.

Kadınlar yazma işler, kazandıkları paralarla çoğunlukla kocalarının borçlarını öder. Kadınlardı geçen yıl mezarlıkta, mezarlık sorunu için kavga edenler. Bunlar sade ve çalışkandır ve sadık olmalarına rağmen milli duyguları kuvvetlidir, kızları her zaman milli şarkılar söyler.

Yaşlı papaz, kadim zamanlardan beri hiçbir sorun yaratmadan kilisede papazlık yapıyor. Köyümün tepesinden patlar yedi renkli bomba. Duyduğumuzda yatağımızdan fırlar, sokaklarda koşar, yangının nerede olduğunu anlamaya çalışırız.

Kayıkçılar bazen köyde halka öyle vasiyetler bırakır ki, şaka sanırsınız. Onların vasiyetlerini en zenginler bile yapamaz. Anlaşıldığı üzere köyümün milletseverlik ateşi hep canlıdır.

Köyün havası ve suyu o kadar sağlıklıdır ki, herhangi birisi burada bir hafta kalsa ertesi hafta sandalyesini değiştirip daha genişine geçmek zorunluluğunu duyar.


Hagop Baronyan - İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti

İSTANBUL MAHALLELERİNDE BİR GEZİNTİ

Yazar: Hagop Baronyan

Yayınevi: Can Yayınları

Web Sitesi: canyayinlari.com

ARKA KAPAK METNİ

Hicvi ve dolayısıyla mizahı; toplumsal yozlaşmayı, kurumların bozulmasını, insanlar arasındaki bitmek bilmeyen çekişmeyi ve adaletsizliği anlatmak için bir silah olarak gayet iyi kullanan Hagop Baronyan, yaşadığı dönemde sansür baskısına uğramış ve elinden geldiğince buna direnebilmiştir. 

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti’de XIX. yüzyılın ikinci yarısının İstanbul’unda 34 mahallenin toplum yaşantısı, mahalle hayatı oldukça kuvvetli bir mizahi dille anlatılıyor. Ermeni ileri gelenlerinin Ermeni toplumunun sorunlarına ilgisizliği, zengin fakir ayrımının yarattığı çelişkiler, kadın erkek ilişkileri, kilisenin mahalle hayatı üzerindeki hegemonyası, ince ve keskin gözlemlerle aktarılıyor.

Baronyan, rengini, “siluetini” ve hatta halklarını büyük ölçüde kaybetmiş bir şehrin mazisine başka bir gözle bakmamızı sağlıyor. 

Yazar Hakkında

Muhammed Tutar

bilgisayar mühendisi, bilgi güvenliği uzmanı. önce okur, sonra yazar.

Tüm yazıları göster