Dijital dünyada olmak… Birçok alışkanlığımızı değiştiren, önceliklerimizi, hedeflerimizi, vaktimizi, işimizi, eşimizi, aşımızı bir şekilde etkileyen dijital dünyada var olmak çok kolay. Yeter ki bir internet bağlantınız, internete bağlanacak bir cihazınız olsun, işte dijital dünyadasınız. Dünya tarihine baktığımız zaman dijital dünyaya adım atışımız çölde kum kadar ufacık bir süre önce olsa da bugün dijital dünya olmadan “var olamıyoruz.” Gerçeklik algımız sanal profillere atanmış ve çoğu insan için “sanal gelen sanal gitmiyor.” Sanalda olmayan maalesef yok sayılıyor.
Dijital dünyada var olmak böylesine meşakkatli iken anne-baba olup bir insan yetiştirmek çok daha zor. Neden mi? Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak kitabında Salih Uyan durumu çok güzel bir şekilde özetliyor: Bir caddenin başındasınız. Caddenin bir tarafı sinema, kütüphane, tiyatro, pastane, park, okul vb. güzel şeylerle dolu. Diğer tarafı ise müstehcen mekanlar, uyuşturucu satan zorbalar, silah sesleri, sigara dumanı, çığlıklarla dolu. Çocuğunuz yanınızda ve arkadaşları öğretmenleri birçok tanıdığı caddede bulunuyor. Çocuğunuz da gitmek istiyor ama caddenin iki yakası da birbirine karışmış, adeta iç içe geçmiş. Ya çocuğunuzun elini sıkı sıkı tutup güvenli yerlere gitmesi için hep yanında olacaksınız, ya da arkasından uygun bir takip mesafesinde yürüyeceksiniz. Salih Uyan bu senaryosunu çok güzel bir cümle ile bitiriyor: “İnternet, çocuklarımıza yasaklanamayacak kadar çekici, denetimsiz bırakılmayacak kadar tehlikeli bir dünya sunuyor.”
Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak kitabı 8 bölümden oluşan ve her bölümde dijital dünyaya dair bir meseleyi alt başlıklarla ele alarak açıklanan bir kitap. Sosyal Medya’dan akıllı telefonlara, siber zorbalıktan dijital cihazların dil gelişimine etkisine varana kadar aslında ciddi tesirleri olan fakat çok fark edemediğimiz veya önemsemediğimiz meselelere dikkat çekiliyor kitapta. Son zamanlarda çocukları intihara sürükleyen “sözde” dijital oyunlara da vurgu yapılarak dijital dünyada çocukların denetimsiz bırakılmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceği anlatılıyor.
Bu devirde anne-baba olup çocuk yetiştiren yahut anne-baba olmayı arzu eden her insan dijital dünyayı görmezden gelmemeli. Nasıl ki çocuk büyütürken yediğine, içtiğine, giydiğine her şeyine özen gösteriyorsak, iki parmaklarının ucuna alabildikleri dijital dünya konusuna da aynı özeni göstermeliyiz. Dijital dünyada hiçbir şey bedelsiz değil ve çocuklarımızın ellerine telefon-tablet-bilgisayar tutuşturup kendi hallerine bıraktığımızda en büyük bedeli çocuklarımızı kaybederek ödüyor olabiliriz…
DİJİTAL DÜNYADA E-BEVEYN OLMAK
Yazar: Salih Uyan
Yayınevi: Timaş Yayınları
Web Sitesi: timas.com.tr
ARKA KAPAK METNİ
“Dijital dünyada e-beveyn olmak” derken ne kastediyoruz?
İnternet artık hepimizin hayatının vazgeçilmez bir parçası. Bir yanıyla çok zengin bir fırsatlar dünyası, bir yanıyla da önü alınmazsa büyük risklere gebe bir mayın tarlası. Hadi biz yetişkinler bu mayın tarlasında bir şekilde güvenle yol alabiliyoruz.
Peki çocuklarımız?
Onların bu dünyada var olmalarının önüne geçmek ne mümkün ne de gerçekçi.
O halde zaman zaman kendimizi çocuklarımızdan daha acemi hissettiğimiz bu dünyada onları nasıl koruyacağız?
Adeta herkesin “orada” olduğu bu fırsatlar ve riskler evreninde tek çözüm, çocuğunuzun elinden tutup caddenin güvenli tarafında birlikte gezmek… El tutma yaşını geçtiyse, en azından onun birkaç adım arkasından yürümek… Takip mesafesini doğru ayarlamak…
Eğitimci Salih Uyan, işte bu evrende çocuklarının güvenliğini sağlamak isteyen anne babalara sesleniyor.
Dijital dünyanın kendine has özellikleri, bizi bu dünyayla bağlantılı hale getiren akıllı telefonlar, oyunlar, sosyal medya…. Medya üzerinden üretilen sanal gerçeklik, siber zorbalık ve bütün bunların çocuklarımızın kişilik gelişimine, sosyal uyumuna, dil gelişimine etkileri gibi konuları masaya yatırıyor.
Hem bir eğitimci hem de bir “dijital dünya göçmeni” olarak, bizleri dijital dünyanın yerlileri olan, doğdukları andan itibaren kendilerini bu âlemde bulan çocuklarımıza nasıl rehberlik edebileceğimiz üzerine birlikte kafa yormaya davet ediyor.
Kimi zaman esprili, kimi zaman bizi bize gösteren ince dokunuşlarla ve çözüm önerileri getiren bir bakışla…
Bu yazı ilk olarak OKUR Dergisinde yayınlanmıştır.