Hatırat Okumaları programımız kapsamında 16-17 sezonuna bu kitap ile başladık. Hem hatırat hem de gezi kitabı olarak sayılabilecek “Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi” kitabı bu zamana kadar okuduğum alanındaki en zevkli kitaplardan birisiydi. Konusu itibariyle 1850’li yılların Orta Asya’sını anlatan, İstanbul’dan başlayarak tâ Semerkant’a kadar uzanan ve nihayetinde Macaristan’da son bulan bir seyahatin hatırası bu kitap. O döneme ait sosyal, siyasi, iktisadi, kültürel ve dini birçok alanda gözlemler yapan Vambery, bu gözlemlerini oldukça sade ve net bir şekilde kitabına almış.
Teknik olarak çok akıcı bir dil ve kronolojik bir anlatımın olduğu kitap, kendisini okutan kitaplar cinsinden. Bir sonraki adımda neler olacağının merakı içerisinde kitabı elimden bırakamadım. Hatta öyle meraklandım ki, internetten harita açıp kitapta anlatılan şehirleri harita üzerinde bularak Vambery’nin rotasını inceledim.
İşte sahte dervişin seyahat rotası:
İstanbul – Trabzon – Erzurum – Tebriz – Tahran – Sarı – Gümüştepe – Etrek – Harezm – Hiyve – Buhara – Semerkant – Karşı – Herat – Meşhed – Şahrud – Tahran – Tebriz – Erzurum – Trabzon – İstanbul
Yazarımız kitapta ilk olarak çocukluğundan ve gezi merakından kısacık bahsediyor. Sonrasında da sözü hiç uzatmadan İstanbul’dan yolcuğuna başlıyor. Özetle şunları söylemek mümkün:
Arminius Vambery seyahat merakından ve kendisinin Macar Türklerinden olduğuna dair inancından ötürü Orta Asya’yı muhakkak görmek istiyor. Üstelik yaşadığı dönemde Orta Asya henüz keşfedilmemiş, sırlarını muhafaza eden gizemli bir diyar olarak öylece duruyor. Bir süre İstanbul’da geçimini sağlayan Vambery nihayetinde hayalini kurduğu yolculuğa karar veriyor. Trabzon üzerinden Tahran’a geliyor. Burada hacdan dönen Orta Asya’lı Türkler ile karşılaşarak tanış oluyor ve nihayet seyahate çıkmak için yoldaş olacak kimseleri bulmuş oluyor.
Vambery elbette gerçek kimliğini gizleyerek kendisini bir derviş gibi gösteriyor ve hacı kafilesine katılarak yolculuğa başlıyor. Herkes ona Hacı Reşid diyor ve herkes onun derviş olduğuna kesin olarak inanıyor. Zira Vambery hem birçok dili akıcı olarak konuşabiliyorken hem de Müslümanlığın temel ilkelerini, emir ve yasaklarını, örf adetlerini hep biliyor. Dolayısıyla kimsenin şüphe etmeyeceği şekilde gerçek kimliğini gizliyor.
Vambery niyetinin Semerkant ve Buhara’daki türbeleri ziyaret etmek olduğunu belirtse de gerçek amacı Orta Asya’yı görmek ve Batı dünyasına bu gizemi anlatmaktı. Zorlu birçok yolcuğun ardından 1 yılda tüm seyahatini tamamlıyor. Geçtiği yerlerdeki gördüğü neredeyse her şeyi ise kitabında anlatıyor. Hatta kitaptaki bir bölüm sadece Türkmenleri anlatan “Türkmenler Hakkında Bazı Bilgiler” başlığını taşıyor.
Velhasıl gezi yazıları okumayı seviyor ve 150 sene önceki tarihe tanıklık etmek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Kitabı okumaya başladığımdan itibaren birçok not aldım. Fakat o kadar çok not edilmesi gereken yer vardı ki, bir süre sonra kendimi kitabın akışına bıraktım.
Kitaptan aldığım bazı notlar şöyle:
- “Seyahatin tarihi, insanlığın tarihidir; bir parça dünya tarihidir.” – Löschburg
- “Bunca şairin övgülerine konu olmuş İran ülkesi, gerçekte ürkütücü bir çöldür. Buna karşılık Türkiye adeta bir cennet gibidir.”
- “İranlılardaki kavrama gücü ve zarafet Osmanlılarda az bulunur. Buna karşılık Türklerdeki doğruluk, ahlak ve içtenlik İranlılarda yoktur.”
- “İnsanların hilelerine karşı koymaktansa, tabiatın güçlüklerine dayanmak daha iyidir.”
- “Türkmen oymakları arasında gelenek ve görenekler, değişmez bir kanun hükmündedir. Hiç kimse bu kanunlara uymamaya cesaret edemez.”
- “Biz reissiz bir ulusuz. Hiçbir zaman da üzerimize bir reis tayin etmeyeceğiz. Çünkü hepimiz eşitiz. Herkes kendisinin hükümdarıdır.”
Not: Kitabın İngilizce orjinal baskısını şuradan okuyabilirsiniz (Birçok görsel de bulunuyor): https://archive.org
BİR SAHTE DERVİŞİN ORTA ASYA GEZİSİ
Yazar: Arminius Vambery
Yayınevi: Kitabevi Yayınları
Web Sitesi: kitabeviyayinlari.com
ARKA KAPAK METNİ
Siyonizm’in ünlü lideri Theodor Herzl, kendisiyle görüştükten sonra, günlüğüne şunları yazar: “Yetmiş yaşını aşkın bu topal Macar Musevisinin şahsında dünyanın en ilginç insanlarını tanıdım. Kendisinin Türk mü, yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar veremeyen bu insan, Almanca kitap yazmakta, on iki dili aynı akıcılıkta konuşmaktadır; ayrıca ikisine ruhban olarak bağlandığı beş din değiştirdiğini iddia etmektedir. Bana Şark’ın bin bir muammasını ve Padişah’la olan ilişkisini anlattı. Bana tümüyle güvenerek kendisinin Türkiye’nin ve İngiltere’nin gizli ajanı olduğunu söyledi. Musevilere düşman olan bir toplumda çektiği sıkıntıları anlatarak Macaristan’daki öğretim üyeliğinin göstermelik olduğundan söz etti.”
Herzl’in deyimiyle bu “dünyanın en ilginç insanlarından biri”nin kişiliğini oluşturan daha başka nitelikleri de var: 33 dereceli masonluk, Siyonizm’in sadık hizmetkarlığı, sahte dervişlik, gezginlik, kaşiflik, Türk-Macar soybirliği savunuculuğu, Türk hayranlığı ve dostluğu, Jön Türklerin akıl hocalığı, devletlar arası arabuluculuk… Bütün bu nitelikleri kendinde toplayan kişi, Vambery’den başkası değildir.