Nil’den Tuna’ya Osmanlı kitabının özeti kapağında da yazılmış olan “Coğrafyamız ne kadar geniş olursa gönlümüz, muhabbetimiz ve ufkumuz da o kadar geniş olur!” cümlesidir.
Coğrafyanın geniş olması nedir, nasıl mümkün olur?
Türkiye’nin birçok şehrini gezip görme fırsatım oldu. Ülkemiz dışında ise Afrika’da Mali ve Gana’da bambaşka bir coğrafyada kendimi bulduğum zamanlar oldu. Ama geçtiğimiz Haziran ayına kadar Haluk Dursun hocanın coğrafyamızın geniş olmasından neyi kastettiğini tam olarak anlayamadığımı fark ettim, bu kitabı okuduktan sonra.
Coğrafyamızın geniş olmasının ne demek olduğunu anladığım an şudur:
Sevgili eşim Betül’le Prizren’i baş başa keşfetmek için yürüyüşe çıkmıştık. Adem Jashari caddesi boyunca yürüdük. Sağda soldaki mağazaları inceleyip sohbet ediyorduk. Bir noktadan sonra ara sokakları gezerek rastgele yürüyelim deyince Fehmi Lladrovci sokağına girdik. Prizren’deki bu huzurlu ve sessiz sokakta, az ileride bir teyzenin evinin önünde oturduğunu gördük. Bir başka teyze oturan teyzeye doğru geldi, “Nasılsın, ne yapıyorsun?” diye sohbete başladı.
Biz neredeydik? 9 gündür Balkanlardaki 5 ülkeyi gezmiş, en son Kosova’ya gelmiştik. “Yurt dışı” gezisi olarak nitelendirdiğimiz gezintimizde, Türkçe konuşan teyzelerin olduğu bir sokağı geziyorduk. Sadece teyzeler değil, Prizren Türkçe konuşan bir şehirdi.
Ne yazık ki biz Prizren’e gelip de görene kadar buranın bir Türk şehri olduğunu bilmiyordum. Tıpkı Üsküp gibi, Kalkandelen gibi… Artık mesela Amasya neyse Prizren de o benim için. Gittim, gördüm, coğrafyamı genişlettim ve Haluk Hoca’nın dediği gibi gönlümü, muhabbetimi ve ufkumu da genişlettim.
İşte bu kitap, Haluk Dursun Hoca’nın özellikle Balkanlar’da kendi coğrafyasını, gönlünü, ufkunu nasıl genişlettiğini anlatıyor. 318 sayfalık eserin 180 sayfası Haluk Hoca’nın Bulgraristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Romanya, Macaristan, Moldova, Ukrayna ve Tuna yazılarından oluşmakta. Diğer yazılar ise Suriye, Arabistan, Filistin ve Mısır/Afrika üzerine.
Her bölümün sonunda Meraklısına Notlar kısmında Haluk Hoca önemli gördüğü konularda derin araştırma yapmak isteyenlere çok güzel ipuçları bırakmış. Kitabın genel akışı ise seyahat edercesine keyifli. Hele ki hocanın bahsettiği yerleri bizzat gördüyseniz okuması çok daha verimli oluyor.
Bu kitabı Balkan seyahatimizde rehberimiz olan tarihçi Süleyman Topçu’nun tavsiyesi ile listeme almıştım. Ne bahtlıyım ki seyahatimizden kısa bir süre sonra Yusuf Temizcan’ın misafiri olduğumuz bir gün kitaplığında bu kitaba rast geldim. Balkan seyahatimizde rehberimizin “bu kitabı mutlaka oku” dediğini anlatınca bana hediye etme nezaketini gösterdi. Her ikisi de gönlü ne güzel insanlar…
Haluk Hoca’nın kitabın 278. sayfasındaki son paragrafı son söz olsun:
“Şu Ortadoğu ne ilginç bir yer! İsrail devletinde, Filistin özerk bölgesinde, Hz. İsa’nın doğum yeri Beytlehem’de Bizans’tan kalma bir Rum Ortodoks Patrik ölüyor, tabutun etrafında Osmanlı’nın başı fesli zaptiyeleri nöbet tutuyor! Kilisede bir Osmanlı Ermenisiyle bir Cumhuriyet çocuğu (Haluk Dursun’un kendisi) Türkçe konuşuyor…”
NİL’DEN TUNA’YA OSMANLI
Yazar: Haluk Dursun
Yayınevi: Kapı Yayınları
Web Sitesi: kapiyayinlari.com
ARKA KAPAK METNİ
Haluk Dursun’un gezi notlarında oluşan bu eser, Nil’den Tuna’ya kadar günümüzde yaşayan halklar üzerinden Osmanlı imajına yeniden bakmamızı sağlıyor. Osmanlı’nın boşluğunu kimin doldurduğunu, yakıp yıkılanları ama her şeye rağmen geride kalanları okuyacaksınız… Bir anıt çınarından şirin ve minnacık kitâbeli çeşmesine, tuğralı taş köprüsünden “ya Hâfız”lı konağına, türbesine, mektebine, tekkesine kadar Osmanlı mirasına rastlayacaksınız…
“Bu kitabımın ismini koyarken Nil ve Tuna’yı seçtim. Nil nehri alsın bizi Afrika’nın derinliklerine kadar götürsün, oradan Kuzey Afrika’ya getirip Akdeniz’de dinlendirsin diye. Karşısına Tuna’yı kondurdum. Avrupa’nın Alaman Dağları’ndan kopsun gelsin, bütün Balkanları geride bırakarak Karadeniz’e, oradan Boğaziçi yoluyla Akdeniz sularında Nil’e kavuşsun diye.”