Ah O Yemen’dir, gülü çemendir, giden gelmiyor acep nedendir…

Yemen, tarihimizde kanayan yaralardan, büyük acıların yaşandığı bir coğrafya. Günümüzde dahi orada yaşayanların çektiği sıkıntılar, her ne kadar kamuoyunda pek konuşulmuyor olsa da geçmişi aratmıyor. Kıtlık, yoksulluk ve iç savaş sebebiyle Yemen perişan vaziyette.

Adına ağıt yaktığımız, birçok şehit verdiğimiz Yemen’in bugünkü halini anlamanın yolu da her zaman olduğu gibi geçmişe bakmaktan geçiyor. Maziden ders alınmadan atiyi inşa etmemiz birçok örnek vakada ispat olduğu üzere pek mümkün olmuyor.

Yemen’e dair daha önceden okuduğum bazı kitaplarda temel bilgiler edinmiştim. Ancak kapsamlı bir Yemen tarihi hususunda okuduğum kitaplarda pek bir detay bulunmuyordu. Tuğgeneral Rüştü Paşa’nın hatıratı ise bu noktada büyük bir boşluğu dolduruyor.

Kitapta paşanın Yemen’e gidişi ve orada başına gelenler anlatılıyor. Özellikle askeri harekatları bütün detaylarıyla aktarmış. Bu detaylardan şunu net olarak görebiliyoruz ki Yemen coğrafyasında Osmanlı’nın düzeni sağlaması hiç kolay olmamış. Aşiretlerin sürekli olarak bir isyan çıkarmaları ve coğrafyanın yerli aşiretler lehine avantajlı olması sebebiyle Osmanlı askerleri büyük sıkıntılar çekmişler. İstanbul’daki yönetim ise sürekli olarak ciddi kaynak aktarmak durumunda kalmış.

Rüştü Paşa’nın hatıraları askeri açıdan çok değerli olmakla birlikte Yemen’deki sosyal yaşama ve ekonomiye dair de birçok detayı barındırıyor. Hele ki Yemen’in tarihine dair dolu dolu ama öz bilgilerin olduğu bölüm çok doyurucu. Yemen’le alakalı bilmemiz gereken bütün tarihsel süreci ilgili bölümden öğrenebiliyoruz. Burada Rüştü Paşa’nın Yemen’i bu zamana kadar idare eden yöneticilere dair eleştirileri de çok çarpıcı. Hakikaten başarılı olan yöneticilerin hakkını veriyor, yönetmekten aciz olanlara ise verip veriştiriyor, sözünü esirgemiyor.

Her ne kadar basiretsiz idarecilerin hataları Yemen’le ilgili tarihimizde istenmeyen sonuçlara sebep olmuşsa da Yemen’in hem mesafe hem de coğrafya olarak İstanbul’a uzaklığı, benim anladığım kadarıyla en ciddi sebep olmuş. Zor şartlarda varını yoğunu ortaya koyan ecdadımıza rahmet olsun. İnşallah Yemen bölgesi ve orada yaşayan Müslümanlar felaha kavuşup huzur bulacaklar. Yemen’de gözü olan küffar her türlü tuzağını bugün de kurmaya devam ediyor. “Onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır.” (Enfal, 30)


Kitaptan aldığım bazı notlar şöyle:

  • Bir hasta hastaneye girmez, temiz bir yatakta yatmaz, elbisesini değiştirmez, usulünce yemek yemez ise sonu ölümdür. Yemen’deki ölümlerin çoğu bundan doğmaktadır.
  • Her yerde olduğu gibi kişilerin yönetimde etkisi büyüktür. Anasından büyük doğmuş bir zat hiç yoktan bir idare tesis eder. Öyle bir idare tesis eder ki bozmak isteyenler bile uzun süre bozamazlar. Sonra anasından adi doğmuş küçük bir zat gelir, mevcut idareyi parçalar ve küçüklüğünü tarihlere geçirir. Tamiri binlerce adamın kanıyla ancak onarılabilir.
  • Mısır askeri Yemen’den çekilmiş weve henüz Osmanlı askeri Yemen’e gönderilmiş olduğu şu sırada İngilizler kömür deposu yapmak üzere Aden’e girdiler. Girdikten sonra Osmanlı Devleti’ne haber verip kömür deposu yapacaklarını bildirdiler. Arap Yarımadası’na yabancıların girdiği ilk nokta burasıdır. Keşke buna müsaade edilmeseydi ve girmeselerdi.
  • Evvelce Mısır’da Fransız konsolosluğu eden dö Lesbes vasıtasıyla kanalın imtiyazı istenildi. Said Paşa da bu imtiyazı Fransızlara verdi. Her ne kadar Bab-ı Ali ilkin muhalefet etmek istemişse de imtiyaz verilmiş olduğundan ehemmiyeti olmadı. Napolyon’un parlak devri olduğu için tasdik edildi. Kapımızın bekçisini ecnebiden tayin ettik ve kendi kapımızdan geçerken kendi vapurlarımıza dahi para vermek mecburiyetinde kaldık.
  • Üç yüz sene önce Özdemir Paşa, Kanuni Sultan Süleyman Han Hazretlerini teşvik ederek bu kıtayı zapt eyler ve Habeşistan’da İslamiyet’i yayarak Afrika’yı bir Müslüman memleketi ve Osmanlı ülkesi haline koyarken, üç yüz sene sonra Mısır Hidivi’nin düşüncesini bildikleri halde, Osmanlı Devlet adamları, padişahın yanıltılmasıyla Habeş’in elden çıkmasına sebep olurlar. Her iki zamanın memurları arasındaki bu fark ilginçtir.
  • Hidivlerin “sultan olalım” diyerek çevirdikleri entrikalar ve Arapların düşüncesizlik ve aptalca hareketleri Mısır’ın İngilizler boyunduruğuna girmesine sebep oldu. Kavmiyet fikrini ileri sürerek İslam alemini tefrikaya düşürmeye ve nihayet yabancı boyunduruğuna girdirmeye sebep olanları Cenab-ı Hak kahretsin! Tarihimiz bize açık olarak gösteriyor ki bu gibi fasit düşünceler ve vaki teşebbüsler ecnebi boyunduruğuna girmekle neticelenmişlerdir. İslam dünyasında ayrılık değil ortak politika takip etmek lazımdır. Ulusçuluk akımları araya sokularak nefret oluşturmak ve kişisel düşüncelerle menfaat temin etmeye çalışmak, tamamiyle kötü sonuç verir. Kelime-i Tevhid Müslümanların bir siyaset birliğini temin ettiğinden, bu amaçtan sapmak bu birliği bozar.
  • Şeyhlerden biri Yemen’de bulunduğum zaman atasözü olarak “Bir köyde iki şeyh olur ise o köy kal olur.” demişti.
  • Bizim kontrol gemilerimiz olmadığından ve sahiller muhafaza edilemediğinden Yemen’e her türlü silah sokulmuştur. 1315 (1909)’da reji yönetimine ait vapurlar bize devredilmiş, böylelikle Yemen sahilleri oldukça muhafazaya alınmıştı. Hatta bir seferinde bu gibi silah ve kaçak eşya nakleden bir tekne yakalandı. Hudeyde’ye götürüldü. Arkasından bir İtalyan zırhlısı geldi. Bu tekneyi bizim sularımızda tutmuşsunuz, teslim ediniz ve zarar ve ziyan olarak da yirmi dört saat içinde 8.000 riyal veriniz, diyerek bir ültimatom verdi. Tekne bu parayı alarak gitti.

Rüştü Paşa - Ah O Yemen'dir

AH O YEMEN’DİR

Yazar: Piyade Mirliva (Tuğgeneral) Rüştü Paşa

Yayınevi: İz Yayıncılık

Web Sitesi: iz.com.tr

ARKA KAPAK METNİ

Bu kitap, Rüştü Paşa’nın 1911 yılında basılmış olan Yemen Hatırası adlı kitabının Osmanlıcadan sadeleştirilerek günümüz Türkçesine çevrilmiş hâlidir. Rüştü Paşa, Ahmet İzzet Paşa gibi devlet adamlarımızın da bulunduğu, 1905’te isyan eden ve San’a da binlerce askerimizin kuşatılarak açlıktan ölümüne neden olan İmam Yahya isyanından sonra burada bulunmuş, 1908-1909 tedip hareketlerini yürütmüş olan orduda görev almış bir subayımızdır. Eser, o günkü şartlarda bu uzak topraklara sevk edilen Anadolu evladının bakımsızlıktan, düzensizlikten, sıcaktan, kabiliyetsiz idareciler yüzünden ne çileler çektiğini, binlerce vatan evladının bu uzak diyarlarda nasıl şehit olduğunu, yahut sağlıklarını bu topraklarda bırakıp sakat ve hasta olarak döndüğünü anlatan adeta bir trajedidir. Yakın tarihin bu önemli sembolüne ilgi duyan okurlar için…

Yazar Hakkında

Muhammed Tutar

bilgisayar mühendisi, bilgi güvenliği uzmanı. önce okur, sonra yazar.

Tüm yazıları göster