Gyula Germanus (Hacı Abdülkerim Germanus) Macaristan-Budapeşte doğumlu, Arminius Vambery’nin talebesi bir oryantalist. Vambery’nin izinden giden (Bkz: Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi) ve başta Anadolu olmak üzere Doğu’yu keşfetmek için yollara düşen Germanus, başından geçenleri Hilal’in Solgun Işığında Doğu’nun Büyüsü kitabına anlatıyor. Muhayyel Yayıncılık’ın yayınladığı, Nihat Yılmaz’ın Macarcadan çevirdiği eser müthiş bir macerayı bizlere aktarıyor.
Germanus 1903’te daha 19 yaşında iken İstanbul’a gelmiş. Yahudi bir ailenin çocuğu olmakla birlikte Doğu’ya olan ilgisi sebebiyle Türkçe, Farsça ve Arapça öğrenmiş. Budapeşte, İstanbul, Viyana ve Lipçe’de üniversite eğitimi aldıktan sonra Budapeşte’de akademik kariyerini devam ettirmiş. Biyografisini inceleyince Doğu ve Ortadoğu’da çeşitli ülkelerde dersler verdiği, seyahatlerde bulunduğu görülüyor. Genç yaşında bu kadar çok kendini geliştirmesi ve 20. yüzyılın başında bunca seyahate cesaret etmesi, Germanus’u takdir etmek için yeter de artar bile.
Doğu’ya ilk seyahatini de İstanbul’a yapması ayrı bir hikaye. Kitapta seyahatlerine dair detayları okuyunca gözlem gücünün ne kadar keskin olduğu ve bunları yazıya geçirmekteki ustalığı net olarak görülüyor. İstanbul’da başına gelenler, yaşadığı olaylara dair değerlendirmeleri çarpıcı. Üstelik sadece yaşadıklarını değil, 1903 yılında Türk dünyasının içinde bulunduğu durumu, Jön Türkleri ve bunlara dair yorumlarını da paylaşıyor. En dikkat çekici hatırası ise Pierre Loti ile (asıl adı Louis Marie Julien Viaud) bir Fransız gemisinde karşılaşmaları. Zira Pierre Loti günümüzde Haliç sırtlarındaki çay bahçesi ile meşhur olsa da, kendisiyle ilgili İstanbul’da geçirdiği vakitlerde ne yaptığına dair pek bir şey bilmiyoruz.
Seyahatlerle Dolu Bir Hayat
Germanus Anadolu’nun çeşitli şehirlerindeki maceralarını da kitabında anlatıyor. Mesela “İpek halısı ve fabrikasıyla ünlü Hereke’nin yanı başında antik Ankiron kalesinin kalıntıları yatmaktadır.” diyerek bahsettiği, 2017 yılında restore edilen Hereke Kalesi’nin 100 yıl önceki haline şahit olabiliyoruz. İstanbul-İzmit-Eskişehir-Kütahya-Afyon-Akşehir-Konya-Ankara-İstanbul çemberinde seyreden Küçük Asya seyahatlerinde hem tarihsel hem de toplumsal çok güzel detayları aktarıyor. Dönemin sosyal yaşantısına dair birçok ipuçları da mevcut.
Kitap boyunca bu maceralı seyahatler devam ediyor. Hindistan, Arabistan ve Mısır maceraları da Anadolu’dan hiç farklı değil. Germanus’un yaşadıklarına dair bazı anlatıları biraz abartı gibi görünse de dopdolu ve hareketli bir hayat yaşamış. Müslüman olduğunu biliyoruz ancak kitapta ilginç bir şekilde nasıl-ne zaman Müslüman olduğuna dair bir detay bulunmuyor. Bu noktada “acaba” sorusu akla gelse de hüsnü zan edip zahire bakıyoruz ve Allah rahmet eylesin diyoruz.
Gyula Germanus’un hayatı, birçoğumuzun hayal dahi edemeyeceği yoğunlukta geçip gitmiş. Geriye kalan hatıraları, biz okuyup ibret alalım diye bekliyor. Mutlaka okunması gereken kitaplardan biri olan Hilal’in Solgun Işığında Doğu’nun Büyüsü kitabını tavsiye ediyorum.
HİLAL’İN SOLGUN IŞIĞINDA DOĞU’NUN BÜYÜSÜ
Yazar: Gyula Germanus
Yayınevi: Muhayyel Yayıncılık
ARKA KAPAK METNİ
Macar oryantalizminin önde gelen temsilcilerinden biri olan Gyula Germanus 1903’te 19 yaşındayken İstanbul’a gelmiştir. Şehre yerleşir ve üniversiteye kaydolur. Kısa zamanda Jön Türk hareketiyle tanışır ve aktif görevler üstlenir. Mevcut yönetimle başı derde girince İstanbul’dan uzaklaşması tavsiye edilir ve Anadolu’nun birçok ilini kapsayan serüveni başlamış olur.
Bu seyahatin arka planında daha önce Selanik’teki gizli toplantıda kararlaştırılmış olan Jön Türk kuryeliği vazifesi vardır. Germanus gittiği her şehirde bu vazifeyi icra ederken aynı zamanda şehirleri tarihsel, sosyo-kültürel, inançlar v.b. açıdan araştırır ve izlenimlerini kaleme alır. Aynı şey İstanbul günleri için de geçerlidir.
İnsanlarla iletişimdeki yeteneği sayesinde gittiği her yerde kısa zamanda yakın ilişkiler geliştirebilen Germanus yönetim kademesindeki en üst düzey bürokratlar ve entelektüel çevrelerle de ahaliyi oluşturan farklı etnik kökenlere ve inançlara mensup insanlarla da iyi diyaloglar kurma imkânı elde etmiştir.
Üniversite yıllarında hocası Armin Vambery aracılığıyla Türkçe eserler okumuş ve belli bir aşama kat etmiştir. Vámbéry’e postayla gelen Jön Türk yayınlarıyla tanışmış ve onlara sempati duymaya başlamıştır. Aslında Türkiye’ye gelişinin arka planında bu saik yatmaktadır. Bunu itiraf eden Germanus, yıllar sonraki manzaraları görünce pişmanlığını da dile getirmekten geri durmamıştır.
Onun istediği şey değişim ve dönüşümü gerçekleştirirken özden kopmamak ve sahip olunan değerleri muhafaza etmektir. Başka bir ifadeyle halkı değerlerinden koparmadan özgürleştirmektir.
Analizlerini yaparken bu kıstası göz önünde bulundurmuş ve yerinde bulduğu hususları övmüş, olumsuzlukları sert biçimde eleştirmiştir.