Ahmet Özalp tarafından yayına hazırlanan ve Büyüyenay Yayınları’nın Aralık 2019’da çıkardığı Bir Osmanlı Bürokratın Suriye, Irak ve Arabistan Seyahatnamesi kitabı günümüz Türkçesini bilen yeni nesil için okunması zor olduğu halde muhteşem bir eser. 1900’lerin başında, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesindeki yıllarda geçen ve Suriye-Irak-Arabistan coğrafyasının ahvalini olduğu gibi anlatan kitabın değeri bence paha biçilemez.

Osmanlı bir bürokrat olarak görev icabı yola çıkan ve Suriye-Irak üzerinden geçerek Necit’e giden, ardından dönüş yolculuğunda yine Irak’a uğrayıp ardından Medine-i Münevvere’yi ziyaret ettikten sonra Petra kalıntılarının bulunduğu Vadi Musa’dan geçişini anlatarak kitabını sonlandıran Ali Suat, bütün bu seyahatini gün gün not almış, ortaya harika bir çalışma çıkarmış. Yayınevinin döneme ait fotoğraflara ek olarak bazı şehirlerin güncel fotoğraflarını da ekleyerek zenginleştirdiği eser hem bir hatırat hem de seyahatname niteliğinde.

Ali Suat’ın Yolculuğu

Ali Suat’ın rotası Beyrut’tan başlıyor. Sırayla Hama, Halep, Deyr-i Zor, Felluce, Bağdat, Kutü’l Amare, Amare, Basra, Bahreyn rotasını izleyerek en sonunda Uceyr’e vasıl oluyor. Dönüş yolculuğunda ise tam tersi rotayı izleyerek Irak’a geliyor ve Kerbela’yı ziyaret ediyor. Ardından Medine’yi ziyaretini detaylıca anlatıyor ve kitap Vadi Musa ziyaretinde bitiyor.

Kitabın başlangıcında Sebilürreşat’ın ve İçtihat’ın tanıtım ve değerlendirme yazıları da bulunuyor. Buradan anlaşılacağı üzere o dönemde dahi çok beğenilmiş bir eser. Özellikle Ortadoğu coğrafyasına dair edebiyatımızda böylesi eserlerin neredeyse bulunmuyor oluşu kitabı ayrıca değerli kılıyor.

Çünkü Ali Suat’ın yazdıkları iki açıdan çok önemli. Birincisi coğrafyaya dair çok önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Geçtiği şehirlerin sosyal hayatına, dini yaşama, tarım ve hayvancılık gibi geçim kaynaklarına, evlerin, mahallelerin haline, insanların giyim kuşamları ve ahvallerine, hava durumuna vb. birçok detaya dair müthiş bilgiler paylaşıyor. Ali Suat harika gözlem yeteneği sayesinde o kadar güzel notlar almış ki, o günlere okuyucuyu götürebiliyor. Tespitleri ve değerlendirmeleri bu açıdan o dönemin Ortadoğu coğrafyasına dair eşsiz bir birikim meydana getirmiş.

İkincisi ise Ali Suat bir bürokrat olması hasebiyle geçtiği yerlerin siyasi, toplumsal ve ekonomik durumuna dair de gözlemlerde bulunuyor. Aşiretlerin ve bedevilerin yerleşik hayata geçmiş şehirlilere saldırıları, şehirlerin geri kalmışlığı, eğitimsizliğin getirdiği sorunları, ekonominin sürdürülemeyişi, tarım başta olmak üzere üretim tekniklerinde halen ilkel yöntemlerin devam ettirilmesi vb. konularda hem tespitlerde bulunuyor hem de kendince çözüm önerilerini, neler yapılabileceğini büyük bir ümitle telaffuz ediyor. Mesela petrolün yeni yeni çıkarılmaya başlanması ve özellikle İngilizlerin Basra Körfezi’ne her alanda yayılmaya çalışıp ticareti elde tutma çabaları yazarın çarpıcı tespitlerinden birisi.

Ali Suat seyahati boyunca şehirlerden bahsederken genel olarak benzer gözlemlerini aktarmış ancak Kerbela ve Medine’ye bilhassa ayrıcalık tanımış. Kerbela’dan ve Makam-ı Hüseyin’den detaylıca bahsediyor, ayrıca Fuzuli’den de sayfalarca bilgi aktarıyor, bazı şiirler dahi paylaşıyor.

Medine’de ise özellikle Hz. Peygamber’i ziyaretini, orada yaşadığı manevi havayı daha duygusal bir dille anlatmış. Medine bölümü sakin, huzurlu bir bölüm olmuş.

Kitaptan Bir Alıntı

Ali Suat’ın eseri baştan sona çok kıymetli olmakla beraber şu sözleri benim en çok beğendiğim kısım oldu:

“Şimdi bu sözlerimi okuyanlar içinde ne Allah’a ne de Peygamber’e inanmayan adamlar elbette bulunacaktır. Onlar bu sahifeleri ya bıyık altından müstehziyane tebessümleri yahut çatılmış kaşları altındaki gazup nazarlarıyla okurlar. Ben de yalnız birinci ihtimal olan aynı istihzai tebessüme ilaveten itimad-ı nefse mahsus bir istiğna ile onları temaşa ederim. Çünkü ben insaf ve adalete riayete ve ifrat ve tefritten içtinaba mecburum; ben mader-i müşfikim olan vatanı bütün varlığı, bütün ailesi, kaffe-i hissiyat ve an’anat-ı ecdadı ve din ve ibadetiyle kabul ediyorum. Mutekadat-ı ciddiye-i asliyemizle ona ihtiram ediyor ve daha başka rabıtalarla bağlanıyorum. Onlar ise…

Maa-haza dini olmayanlar, yine şayan-ı terahhum kimselerdir. İçlerinde bütün zeka ve malumatıyla beraber mahza dinsizliğinden dolayı pek sahte bir manzara-i temeddün gösterenleri gördüm. Bunlar, “usul-i muaşeret”in elifbası olan, “bir cemiyette edeb-i mükamele”yi bilmeyerek vahşiler gibi şunun bunun önünde mutekadat-ı vicdaniyeye taarruz ile Nebi-i zi-şana karşı pek çirkin hürmetsizlikte bulunurlar. Bunlar kabil değil düzelmezler. İçlerinde, bu çirkinlikle müellefatını bile tehvin edenler vardır.”


Ali Suat - Bir Osmanlı Bürokratın Suriye, Irak ve Arabistan Seyahatnamesi

BİR OSMANLI BÜROKRATIN SURİYE, IRAK VE ARABİSTAN SEYAHATNAMESİ

Yazar: Ali Suat

Yayınevi: Büyüyen Ay Yayınları

Web Sitesi: buyuyenay.com

ARKA KAPAK METNİ

“İhlasımızdan şüphe edilmemelidir ki bu kitab-ı mübin yalnız bir şi’r-i mensur değildir. İçtimai, siyasi, idari, ahlaki, dinî birçok mebahis-i mühimmeyi ihtiva etmesi itibariyle hem edebî, hem ilmî bir eser-i giran-kıymettir.”

(Sebilürreşat, 2 Eylül 1914)

“Seyahat fikriyle Avrupa’yı dolaşanlar çok var. Bunların içinde -fena değil- gördüklerini yazanlar da bulunmuş, fakat acaba şu bizim zavallı yurdumuz ne haldedir ve ne için böyle yaralı bir kalp hâlinde derin derin inliyor, bunu görmek isteyen yok. Şark ve Garp’ı dolaşan Evliya Çelebi gibi seyyahlardan geçtik, Suat Bey gibi herkes bir parça yurdunu tanısa ve tanıtsa bu vatan böyle harap olmazdı.”

 (Ali Kâmi, İçtihat, 22 Ekim 1914)

Yukarıdaki tanıklıklardan da anlaşılacağı üzere Ali Suat, Meşrutiyet yıllarında ve sonrasında yerli kalmayı başarabilmiş ender rastladığımız sıra dışı aydın bürokratlardan biridir. Bürokrat olarak en netameli zamanlarda Suriye, Irak ve Arabistan’da mutasarrıflıklar yapmış, sorumlu ve yurtsever aydın olarak da bu bölgelerde yaptığı yolculukları çoğu kez günü gününe yazıya aktararak belgelemiştir. Bir Osmanlı Bürokratın Suriye, Irak ve Arabistan Seyahatnamesi yalnız belge niteliğiyle değil, yalnız içerdiği soylu ve yerli bir aydına yakışır duygu ve düşüncelerle de değil, aynı zamanda alışılmış gezi yazısı örneklerini aşan dili ve anlatımıyla, bu türün en güzel örneklerinden birini ortaya koymasıyla da önemli ve değerlidir.

Yazar Hakkında

Muhammed Tutar

bilgisayar mühendisi, bilgi güvenliği uzmanı. önce okur, sonra yazar.

Tüm yazıları göster