“Her beşerî kasırgayı takip eden sükût, bütün bu şeylerin ne kadar boş olduğunu ne iyi gösterir!”
Bugün Fatih’in Harbiye’den ne kadar farkı kaldı? Pek az… Ama dün öyle değildi, dün Fatih Fatih’ti, Harbiye Harbiye’ydi.
Fatih geride kalmışların, muhafazakar olmanın, örf-ananeye bağlı kalmanın, edep ve hayanın, bu toprakların ruhuna sahip olmanın yeriydi…
Harbiye ileriye varmanın, seküler olmanın, batının kültürüne özenmenin, özgürlüğün ve bireyselliğin, başka toprakların ruhunu hissetmenin yeriydi…
Söz konusu dünya hayatı olduğunda Harbiye’nin Fatih’e özenmesi söz konusu bile olamazdı. Fatih ise Harbiye’ye hayrandı. Orası ileriydi, orası rahattı. En son moda oradaydı, terakkinin kalbiydi belki de…
Bugün yine nice Fatih’ler Harbiye’lerle mücadele ediyor, ama bir bir yeniliyor. Zira dört bir yandan saldırıyor Harbiye, elindeki bütün kozlarını oynayarak, hiçbir fırsatı kaçırmadan…
Bu savaş hiçbir zaman bitmeyecek. Fatih-Harbiye her zaman mücadele edecek. Belki adları değişecek, belki yerleri değişecek ama dünyanın dört bir köşesinde bu mücadele kıyamete kadar sürecek.
Elbette Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye’si de hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyecek…
FATİH – HARBİYE
Yazar: Peyami Safa
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Web Sitesi: otuken.com.tr
ARKA KAPAK METNİ
Birbirinden giderek kopmaya ve birbirini reddetmeye başlayan iki hayat tarzı arasında yaşanan çatışma ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Tramvay yoluyla birbirine bağlanan ama birbiriyle bağdaşması mümkün olmayan iki semt: Fatih ve Harbiye. Bir genç kızın bu ikisi arasındaki gelgitleri, madde ile mana, albeni ile muhteva, göz ile kalp arasındaki çırpınışlarının hikâyesidir.