Bir insan neden hatıralarını yazar? Hatırat okumaya başlarken sorulan ilk soru budur. Bunca zamandır yazılmış olan binlerce hatıratın her birinin kendi özelinde gerekçeleri olsa da bir insanın neden hatıralarını yazdığına dair bazı genel çıkarımlar yapabiliyoruz. Hatırat okumaya 6 sene evvel başladım ve ilk çıkarımım şu olmuştu: Bir insan kendini aklamak için hatıralarını yazar.
Elbette bu çıkarımın ilk olmasının sebebi Biraz da Ben Konuşayım kitabıyla hatırat dünyasına girmiş olmamdı. Kitaba dair notlarımda “kendini aklamak” meselesine değinmiştim. Ancak hatırat yazmanın başka gerekçeleri de var.
Mesela bir insan gelecek nesillere miras bırakmak adına hatıralarını yazabilir. İster ki sonraki nesiller yaşanan olaylardan ibret alsın, istifade etsin. Bazı insanlar ise acılarını paylaşmak için hatıralarını yazar. Günümüzde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak bilinen rahatsızlık yeni ortaya çıkmış değil. 100 sene önce de 1000 sene önce de vardır. Özellikle büyük savaşların, hele ki dünya savaşlarının sonrasında yaşadığı olayların acısından muzdarip olanlar acılarını hafifletmek için yazmayı tercih etmişlerdir.
Bazı insanlar ise dünyanın uzak köşelerine seyahat etmişler ve kendi ülkelerinde yaşayanlara aktarmak üzere seyahatleri boyunca başlarından geçenleri yazmışlardır. Kimileri ise ülkeleri için istihbarat bilgisi oluşturmak adına hem gezmiş hem de yazmıştır. Sırf edebiyata katkı sunayım diye yazan da olmuştur. Para için dahi hatıralarını yazanlar vardır. Gerekçelerin sonu gelmez.
Peki tüm bunların Taşköprülü Mehmed Efendi’nin hatıratıyla ne alakası var?
Bu kitap Birinci Dünya Savaşı’nda Irak Cephesi açısından çok kıymetli olmakla birlikte kitabın giriş kısmında yer alan makalenin ne kadar değerli olduğu okumadan bilinemez. Kitabı yayına hazırlayanlar Prof. Dr. Mesut Uyar (Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli, Antalya Bilim Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler) ve Prof. Dr. Ahmet Özcan (Çankırı Karatekin Üniversitesi, Tarih) muazzam bir esere imza atmışlar. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda İhtiyat Zabitliği başlıklı makalede yedek subaylığın nasıl ortaya çıktığı, ne gibi sıkıntılar yaşandığı ve dünya savaşında yedek subayların genel durumlarına dair kapsamlı bir analiz yapılmış. Hemen devamında ise o dönemde hatıralarını yazan kişilerin neden hatırat yazdıkları meselesi yedek subaylar ekseninde ele alınmış. Bu minvalde dipnotlarda birçok değerli hatırat kitabına atıfta bulunulmuş.
6 senedir okuduğum hatıratlara dair tabiri caizse alaylı olarak öğrendiğim tüm bilgiler bu makaleyle beraber akademik olarak tescillenmiş oldu. Neden hatırat okuduğumu ve okuduğum hatıratların neden kaleme aldığını bir de akademik olarak idrak etmiş oldum.
Kitaba dönecek olursam, bu eser 4 bölümden müteşekkil. İlk bölüm yukarıda bahsettiğim makaleden oluşuyor ve 50 sayfa. İkinci bölümde ise Taşköprülü Mehmet Efendi’nin hatıratının günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş hali bulunuyor. Sonraki bölümde 3 ayrı ek mevcut ve Mehmed Efendi’nin askerlik safahatı, Irak Cephesi’ndeki muharebelerin özeti ve askeri tarih kitaplarına göre Mehmed Efendi’nin bataryasının esir edilme mevzusu anlatılıyor. Son bölümde ise araştırmacılar ve meraklılar için hatıratın çeviriyazısı bulunuyor.
Seferberlik ilanıyla beraber Taşköprülü Mehmed Efendi İstanbul’a sevk olunur ve Irak Kumandanlığı’na tayin edilir. Irak Cephesi’nde Selmanıpâk, Delâbiha, Şeyh Said, Vadi-i Kelal, Birinci Felâhiye ve Beyt-i İsa muharebelerine iştirak eder. Topçu olarak göre alır. Beyt-i İsa muharebesindeki merkez kumandanlığının stratejik hatasından ötürü göz göre göre İngilizlere esir olur. İngilizler ise Mehmed Efendi’yi ve arkadaşlarını önce Basra’ya, oradan Bombay’a ve nihayetinde de Kalküta esir kampına götürürler. Maalesef Kalküta’dan sonra başına neler geldiğini bilmiyoruz.
Mehmed Efendi sıcak cephe hattında olduğundan mütevellit muharebelere dair birçok detay paylaşıyor. Olayları olduğu gibi anlatmanın yanında kendi analizlerini de kaleme almış. Stratejik hataları kendi bakışından izah etmiş. Özellikle merkezin Irak gibi bir coğrafya hususunda bilgisiz oluşuna ve bölgeden yeterince faydalanılamadığına dair önemli tespitleri bulunuyor. Tabii daha önceden aynı coğrafyada farklı zamanlarda geçen birkaç hatırat-seyahatname de okuduğum için Mehmed Efendi’nin ne demek istediğini gayet iyi anlayabildim. Burada hatırat okurken çapraz okumalar yapmanın önemini ve hatıratların birbirini tamamladığı gerçeğini bir kez daha görmüş oldum.
Hasılı bu kitap hem “hatırat”ları anlamak hem de Irak Cephesi’nde ordumuzun neler yaşadığını öğrenmek adına dopdolu bir eser. Bu vesileyle şehitlerimize rahmet olsun, Onların kanlarıyla suladıkları bu topraklara layık olmak da bize nasip olsun…
IRAK CEPHESİ’NDEN BURMA’YA SAVAŞIN VE ESARETİN GÜNLÜĞÜ
Yazar: Taşköprülü Mehmed Efendi
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Web Sitesi: iskultur.com.tr
ARKA KAPAK METNİ
Taşköprülü Mehmed Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na katılmasıyla askere alınan binlerce gençten biri…
İstanbul’da talimgâhta başlayan, Irak Cephesi’nde topçu olarak devam eden askerliği Kûtülamare kuşatması sırasında esaretle sonuçlanır. 1914’te seferberliğin ilan edilmesinden 1916’da Burma’daki Rangoon esir kampına gönderilişine kadar yaklaşık iki yıllık süreçte gördüklerini ve yaşadıklarını sıcağı sıcağına kaydeder.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda ihtiyat zabitliği yapmış yüzlerce asker benzer tecrübelerden geçmiş, yaşadıklarını anı, günlük, mektup olarak kaydetmiştir. Bunlardan pek çoğu kaybolsa da, günümüze ulaşan önemli bir kısmı bizlere bir neslin hikâyesini anlatır.