Hammer Seyahatnamesi Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer’ın 19. yüzyılın başında çıktığı iki haftalık Bursa-İzmit bölgesi seyahatindeki notlarından oluşan seyahatnamesidir. Kabrinde yazan ismi “Yusuf Bin Hammer” olan yazar kabir taşını kendisi çizmiştir. Mezar taşındaki yazılar “Hüvelbaki” ile başlayıp “Rahman olan Allah’ın merhametine sığınan üç dilin tercümanı müverrih Yusuf bin Hammer” diye biter.
İstanbul’da canları sıkılan ve bir gezintiye çıkalım diye yola koyulan Hammer ve arkadaşları deniz yoluyla Mudanya üzerinden Bursa’ya giderler. Bursa şehir merkezini gezdikten sonra Uludağ’a çıkıp doğada vakit geçirirler. Uludağ’dan sonra ise Gemlik üzerinden İznik’e varırlar. İznik’ten de İzmit’e yol alıp İstanbul’a karayolu ile dönerler.
Kitaptaki rotanın Evliya Çelebi’nin de gezi rotası olması güzel bir tesadüf müdür? Mümkün. Rota bence de çok güzel ve günümüzde dahi gezilebilecek bir rota. Hammer’ın gezisi boyunca gözlemleri çok güzel ama tarihçi olmasından mütevellit tarihsel mevzulara ağırlık vermesi ciddi bir dezavantaj oluşturuyor. Kitabı okurken insan “keşke gezip gördüğünü daha çok anlatsa” diye düşünüyor ister istemez.
Tabii bu demek değil ki eser bir tarih kitabıdır. Tarihi olayların yoğunlukla bahsi geçtiği biz gezi kitabı demek en doğrusu olacaktır. Mudanya’dan Bursa’ya giderken geçtiği çayırlıkları, ormanlıkları, nehirleri, yolları tasvir edişi çok güzel. Ama Bursa’ya vardıktan sonra gördüğü manzaraları aktarmaktan ziyade tarihinden bahsetmesi biraz hayal kırıklığı. Bursa’nın camileri, çeşmeleri, hamamları, tekkeleri, mesire yerleri vs. nelerdir şeklinde o dönem için oldukça doyurucu bilgiler kitapta yer alıyor. Bunun yanı sıra A camisi harap olmuş ama tarihi şöyle şöyledirden çok öteye geçilmiyor. Sosyo-kültürel yaşam, ticaret, dini hayat vb. detaylar daha fazla olsaydı günümüz okurları için daha cezbedici bir eser olabilirdi.
Gelin görün ki Bursa’dan çıktıktan sonra Hammer’ın anlattıkları tam benlikti. Uludağ’ın doğal güzelliklerinin yanında efsanelerinden bahsetmedi oldukça heyecanlandırdı. Bursa kısmını okurken ne kadar boğulduysam Uludağ gezisi ve sonrasında o kadar ferahladım. Gemlik-İznik yolun düşüp de 1. Haçlı Seferi’nden bahsetmeye başlayınca ise daha durduramadım kendimi, kitap öyle bir aktı gitti ki nasıl tarif edilir bilmem.
Birinci Haçlı Seferi‘ne dair daha evvel okuduğum kitap oldukça etkileyiciydi. Hammer gibi uzman bir tarihçinin Haçlılara dair üstelik Gemlik-İznik coğrafyasında bizzat bulunarak anlatışı ayrı bir heyecanlı olmuş. Haçlılar’ın gemileri Gemlik köfrezinden karadan yürüterek İznik Gölü’ne çıkarışlarına dair anlattıkları ve İznik Gölü’nün Sapanca Gölü olmadığına dair delillendirmeleri çok etkileyici.
Evet, İznik Gölü o dönemlerde ve öncesinde bazıları tarafından Sapanca Gölü ile karıştırılmış. Sonradan gelenler de bu karışıklığı olduğu gibi kabul etmişler. Hammer bu duruma çok sert karşı çıkıp İznik Gölü’nün Sapanca Gölü olmadığını öyle bir ispatlıyor ki, “Eyvallah Hammer Hocam” demekten başka bir şey kalmıyor geriye.
İznik bahsinde ise tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Büyüleciyi bir şehirden bahsetmesini beklerken maalesef o dönemler İznik’in yerle bir olduğunu, sefalet içerisinde günlerin geçip gittiğini öğrendim.
İzmit ise çok daha renkliydi. Hammer her ne kadar Sapanca Gölü’ne gidemese de İzmit’te iken yaptığı soruşturmalar neticesinde Sapanca Gölü’ne ve Karadeniz’in Sakarya Nehri üzerinde Sapanca Gölü aracılığıyla İzmit Körfezi’ne bağlanarak bir kanal açılması projesine dair çok kapsamlı bilgiler paylaşıyor. Vaktiyle bu proje için birkaç defa teşebbüs olmuş ancak ilerleme sağlanamamış.
İzmit bahsinde ise İzmit Körfezi boyunca neredeyse bütün yerleşim yerlerine dair bir şeyler anlatıyor Hammer. Yalova’nın kaplıcaları o dönemde de meşhurmuş mesela. Karşı yakada ise Hereke-Gebze bölgesinde şifalı içilebilir suların olduğu ve insanların belirli dönemlerde bu bölgeye gelerek şifa bulduğundan bahsediyor. Hammer taaa Fenerbahçe’ye kadar büyük körfeze dair bildiklerini anlatıyor. Örneğin İstanbul’un Maltepe ilçesinin adı definecilerin buradaki tepelerde sürekli hazine arayıp durmasından geliyormuş.
Kitabın sonunda anlatılanları destekleyici nitelikte birçok resmi belge de paylaşılıyor. Özellikle Sapanca Gölü üzerinden planlanan kanala dair teknik detaylar da var. Ayrıca kendi notlarından bir kısmı da kitabın sonuna eklenmiş. Mesela gittiği bir yerdeki gördüğü mezar taşında yazanları not almış vs. Bu gibi güzel eklerin olduğu bir sonla bitiyor eser.
Bursa bahsini sıkılmadan bir şekilde aşabilenler için keyifle okunabilecek bir eser Hammer Seyahatnamesi. İnşallah Müslüman olarak vefat etmiştir, Allah rahmet eylesin…
HAMMER SEYAHATNAMESİ
Yazar: Joseph Von Hammer
Yayınevi: Timaş Yayınları
Web Sitesi: timas.com.tr
ARKA KAPAK METNİ
Hammer, yeniden Osmanlı ülkesinde!
Avusturyalı şarkiyatçı Joseph von Hammer (1774-1856), Osmanlı İmparatorluğu’na ayna tutan tarihçilerden. Adıyla anılan kroniğinin yüzü eskise de mazi koridorlarının kenarında kalmış anlatıları, hâlâ kendisini dinletiyor. Ünlü müverrihin Hammer Tarihi kadar gezi notları da zaman zaman kitaplaştırılmıştı. Şimdi İstanbul’dan Bursa ve Uludağ’a Gidiş ve İznik- İzmit Üzerinden Dönüş adlı seyahatnâmesi ilk kez tam metin çevirisiyle Türkçede!
Hammer, 1804 yılının Ağustos ayında Prusya maslahatgüzarı Baron Bielfeld ve İngiliz elçilik kâtibi Stratton ile çıktığı on dört günlük Bursa, İznik ve İzmit gezisinde önemli gördüğü yerleri anlatıyor, geçmişin kapısından içeri girip, derlediği sesleri getiriyor. İlginç olansa ünlü tarihçinin takip ettiği rota; 1814 yılında entelektüel dünyaya tanıttığı büyük seyyahımız Evliyâ Çelebi’nin ayak izlerinden mürekkep. Hâliyle Hammer Seyahatnâmesi’ni okurken; size Evliyâ Çelebi ve onu her daim saygıyla anan Tanpınar da eşlik edecek. İkinci Zaman’la örülmüş su seslerinden âlemlere bakacak, antik dönemlerden modern zamanlara uzanacaksınız.
Hammer Seyahatnâmesi’ni Almanca aslından Nilüfer Epçeli çevirdi, Samet Altıntaş yayına hazırladı.